Hakki

Ege'nin tarihi kokan sokaklarında soluklanan bir köyde, orta yaşlı Hakkı'nın sakin hayatı, bir gün bahçesinde bulduğu antik bir eserle bambaşka bir hal alır. Hakkı, bu eseri hatırı sayılır bir meblağa satar ve bu olay onun hayatında derin izler bırakır. Satıştan elde ettiği paranın, eserin gerçek değeri yanında devede kulak kalması, Hakkı'nın içinde bir hırs uyanmasına sebep olur. Artık her günü, daha büyük keşifler peşinde tünel kazarak geçer. Ancak ne yazık ki bu tutkulu arayış, zamanla Hakkı'nın ve aile bireylerinin hayatını altüst eder.

Film, Hakkı'nın bu dönüşümünü ve aile dinamiklerindeki değişimi, yerel turlarda rehberlik yaptığı anılarla harmanlayarak anlatır. Bu süreç, hem nostaljik hem de trajik bir atmosfer yaratır. Hakkı'nın, hırsının esiri oluşu, izleyiciye, hayatın gerçek değerlerinin ne olduğu konusunda düşündürücü mesajlar verir. Yöre halkının samimi ilişkileri ve yaşam mücadeleleri, filmde sıcak bir dokunuş olarak karşımıza çıkar.

Hakkı'nın hikayesi, hem bir uyanış hem de bir kayboluş öyküsü olarak sinemaseverlerle buluşuyor. Bu dokunaklı anlatı, sadece bir adamın değil, bir toplumun da portresini çizerken, izleyicilere unutulmaz bir deneyim sunmayı vaat ediyor.