Yakuzanın Saldırısı

Bir adamın çorak bir çiftlikte, gizli bir geçmişten karısını koruması gerekmektedir ve şimdi yüzleşmek zorunda kalmaktadır. Güneş tepede yükselirken, çiftlik, kocaman mavi gökyüzünün altında, kurak toprakların arasında izole bir şekilde yer alır.

Adamın adı Ahmet ve karısı Ayşe'dir. Yıllar önce Ayşe'nin geçmişinde karanlık bir sır vardır ve bu sır, Ahmet'in daha önce hiç bilmediği bir şekilde ortaya çıkar. Ahmet, Ayşe'yi korumanın ve onun gerçek kimliğini açığa çıkarmadan yaşamını sürdürmenin zorluklarını yaşamaktadır.

Çiftlikteki günler yavaş ama sıkıcı geçmektedir. Ahmet, Ayşe'nin geçmişinin izlerini takip ederken, çölün sessizliği ve sıcaklığı onu rahatsız etmektedir. Sabahları güneşin tepede parladığı zaman, Ahmet, çiftliğin üzerindeki sessizliği ve yalnızlığı hisseder. İnsan sesi ve şehir hayatının telaşı özlenir hale gelir.

Bir gün, Ahmet çiftliğin etrafında dolaşırken, bir araba uzaktan görür. Araba, Ayşe'nin geçmişinden birisi olduğunu düşündüğü bir kişi tarafından kullanılmaktadır. Adamın içindeki merak ve endişeyle, Ahmet, karısının güvenliği için her türlü fedakarlığı yapmaya karar verir.

Geceleri, çiftlikte sessizlik hüküm sürer. Ayşe uyurken, Ahmet uyanık kalmakta ve nöbet tutmaktadır. Herhangi bir tehlike belirtisi olduğunda hemen harekete geçmeye hazırdır. Ayşe'yi korumak, Ahmet'in en önemli görevidir ve bu görev için her şeyi yapmaktan çekinmez.

Çiftlikteki günler geçtikçe, Ahmet'in karısı hakkında daha fazla gerçek ortaya çıkar. Kim olduğunu, neden gizlendiğini ve geçmişiyle nasıl başa çıktığını öğrenir. Ahmet'in koruma görevi giderek daha da zorlaşır, ancak karısını korumaktan ve onunla birlikte olmaktan vazgeçmeye niyeti yoktur.

Sonunda, Ahmet'in fedakarlıkları ve kararlılığı meyvesini verir. Karısı ile geçmişiyle yüzleştikten sonra, Ayşe'nin güvende olduğunu hisseder ve çiftlikteki sessizlik artık ona huzur verir. İkisi, sırlarla dolu geçmişlerine rağmen, baş başa olduğu bu çorak topraklarda mutlu bir şekilde yaşamaya devam eder.