Good One

"Sadece güzel bir gün geçirsek olmaz mı?" diye sorar babası Sam'e, belirli bir nostalji ve umutla. Şehir hayatının karmaşasından uzaklaşıp doğanın kalbine, dağların arasında yapılan bu üç günlük yürüyüş, Sam için babası ve onun en eski arkadaşıyla birlikte olma fırsatıdır. Henüz on yedi yaşında olan Sam, yaşının ötesinde bir bilgeliğe sahiptir ve bu yolculuk boyunca iki yetişkin adamın sürekli çatışan egoları arasında denge kurmaya çalışır. Yolculuk, başlangıçta huzur dolu gibi görünse de, zamanla bastırılmış duyguların ve çözümsüz meselelerin su yüzüne çıkmasıyla gerginleşir.

Sam, iki yetişkinin arasındaki rekabetin ve gerilimin ortasında kalır. Yolculuk sırasında, babasına ve onun dostuna duyduğu güvenin sarsılmasına ve hayal kırıklığının en üst seviyeye ulaşmasına tanık olur. Sam için bu, kendi kimliği ve ailesi içindeki rolü üzerine derin düşüncelere dalmasına neden olur. Babası ve onun arkadaşı arasındaki çekişme, Sam’i bir karar noktasına getirir: Ailesinin 'iyisi' rolünü üstlenmeye devam edecek midir yoksa kendi yolunu mu çizecektir?

India Donaldson’ın bu çarpıcı ilk filmi, ebeveyn-çocuk ilişkilerindeki kırılganlığı ve bu bağın koptuğu anları etkileyici bir şekilde yansıtır. Film, aile içi güvenin, anlayışın, erkekler arası dostluğun ve kuşak farklarının sınırlarında dolaşarak izleyiciyi düşündüren bir atmosfer yaratır. Sam’in içsel yolculuğu, izleyicileri de kendi yaşamlarındaki benzer dinamikleri sorgulamaya iter. Film, hem Sundance hem de Cannes'da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde seçilerek bu konulara evrensel bir ayna tutuyor.