Keane

Birbirine karışmış bir adam, genç kızını bulmak için New York City'de umutsuzca arayışlara giriyor.

Bu adamın gözleri açık ve yorgun bir şekilde sokaklarda dolaşıyor. Kirli kıyafetler ve dağınık saçları, onun geçmişteki düzensiz yaşamını yansıtıyor. Kalabalığın arasında, genç kızını bulması gerektiğini düşünerek hızlı adımlarla ilerliyor.

Ancak bu adamın çaresizliği ve telaşı, onu şehrin merkezine çeken manyetik bir güç gibi görünüyor. Büyük gökdelenlerin ve kalabalık caddelerin arasında kayboluyor, umutsuzca her yere bakıyor. Her çığlık ve çocuk sesi, kalbinde bir umut ışığı yaratıyor ama ardından hüsranla sonuçlanıyor.

Başka bir sokakta, bir çocuk parkında gözlerini dört açarak duran adam, umutsuzlukla genç kızının yüzünü hatırlamaya çalışıyor. Onun gülümsemesi, sevgi dolu bakışları ve neşeli kahkahaları, adamın içinde bir acı ve özlem yaratıyor.

Bu adam, genç kızını kaybetmekle kalmamış, aynı zamanda onun şehrin karmaşasında kaybolmuş gibi hissediyor. Ancak pes etmek yerine, umutsuzca onu bulmak için arayışına devam ediyor. Belki de bir köşede, bir parkta veya belki de bir metro istasyonunda genç kızını bulacak ve ona güvende olduğunu söyleyecek.

Bu adamın hikayesi, kaybetme korkusuyla her gün binlerce ailenin yaşadığı gerçek bir hikayeyi yansıtıyor. Çocuklarının güvende olduğunu bilmek için tüm imkanları seferber eden, umutsuzca onları arayan ve yüreklerinde bir umut ışığı taşıyan bu insanlar, hayatın en zorlu mücadelesini veriyorlar.