Film, gerçeklik algıları birbirinden farklı olan, ama bir şekilde hayatlarının kesiştiği üç karakterin ilginç hikayesini anlatmaktadır; çizgi roman sanatçısı Emma, roman yazarı Michelle ve yönetmen Edward Deacon. Bu üç kişi, bir şekilde birbirlerinin hayatlarına dokunmayı başarıyorlar ve farklı yaşamlarına rağmen, ortak bir nokta bulmayı başarıyorlar.
Öncelikle, çizgi roman sanatçısı Emma'yı incelersek; hayatını özel bir vizyonla, kendi çizgi romanları üzerinde yoğunlaştırmış, sıradışı bir karakter. Bu sıradışı dünyası ve gerçekliği, onun çizgi romanlarına ilham veriyor ve Michelle ve Edward'ın hayatlarına, çizgi romanları aracılığıyla dokunuyor.
Roman yazarı Michelle ise, daha romantik ve düşsel bir dünyada yaşayan, farklı bir karakter. Romanlarından doğan dünyalar, Edward ve Emma'nın gerçekliklerine farklı bir renk katıyor ve bu döngü, hepsinin hayatlarına yeni birer anlam katıyor.
Son olarak Edward Deacon, üçlü arasında en realist olanı. Çünkü bir yönetmen olarak, her iki karakterin dünyasını da kendi filmlerinde canlandırmak zorunda. Bu da onun, Emma ve Michelle'in farklı gerçekliklerini anlamasını ve onların hayatlarına değmesini sağlıyor.
Film izlerken üç farklı karakterin aynı hikayede nasıl bir araya geldiğini ve hayatlarının nasıl kesiştiğini görmek gerçekten etkileyiciydi. Her birinin kendi dünyasının, diğerlerinin hayatlarını nasıl etkilediğini ve bunun sonucunda nasıl bir hikaye oluşturduğunu takip etmek, filmi izlerken beni sürükledi. Üç karakterin hikayesi basit bir şekilde başladı ve geliştikçe daha karmaşık bir hale geldi. Bu değişim ve gelişim süreci, filmi daha da çekici hale getirdi.
Loading...